İtalya, 6 Şubat depremlerinin ardından hızla organize olarak Türkiye’ye yardım ekibi gönderen ve akabinde Hatay’ın Defne ilçesine büyük bir sahra hastanesi kurarak öncü olan ülkelerden biri oldu.
“Asrın felaketi”nin birinci yılında, İtalya’nın Sivil Savunma görevlileri, Roma’daki acil durum merkezlerinde Türkiye deneyimlerini paylaştılar.
“Yaşananların boyutunu ve ciddiyetini hemen anladık”
Depremin ardından İtalyan Sivil Savunmasından gelen ilk ekibin liderliğini yapan Acil Birim Yetkilisi Massimiliano Borzetti, Türkiye’deki depremi ilk nasıl öğrendiğine ilişkin şu ifadeleri kullandı:
Açıkçası bir iç uyarı sistemimiz var. Böylesine büyük bir olay yaşandığına dair ön uyarı aldık ve ofise girdiğimiz ilk dakikadan itibaren organize olmaya başladık çünkü yaşananların boyutunu ve ciddiyetini hemen anladık. Bu nedenle ilk operasyonel toplantıyı yapmak üzere hemen burada ofiste buluştuk.
“18 saatten kısa sürede İncirlik’e geldik”
Böyle felaketlerde ilk aşamada bölgeye hemen keşif ekibi gönderdiklerini aktaran Borzetti,
Onlar İncirlik’e ulaştı. O ekip, geçmişte başka projeler ve diğer acil durumlar vesilesiyle beraber çalıştığımız Türk sivil koruma birimiyle (AFAD) hemen iletişime geçtiler. Onlar ilk değerlendirmeleri yaptı. Aynı zamanda İtalya’da biz, itfaiyenin büyük ‘arama kurtarma’ ekibini hazırladık ve 18 saatten kısa sürede harekete geçerek İncirlik’e geldik.
diye konuştu.
Borzetti, Kendilerine depremin en çok etkilediği illerden Hatay’ın arama kurtarma çalışma alanı olarak tahsis edildiğini ve AFAD’dan bir irtibat memuruyla Antakya’ya geçtiklerini dile getirerek,
İncirlik ile karşılaştırıldığında Antakya daha büyük ve karışıklığın çok olduğu son derece hasarlı bir şehirdi. Biz ilk indiğimizde insanlar kendi başlarına enkaz kaldırmaya çalışıyordu. İlk saatler, genellikle en karmaşık ve en kaotik anlardır.
ifadesini kullandı.
Bir grupla hemen enkaz kaldırma çalışmalarına başladıklarını bir yandan da Stadyumu’nun park alanına kamp kurduklarını belirten Borzetti, kamplarının, şehir merkezindeki o ambiyanstan uzaklaşmak isteyen insanlar için bir nefes alma yeri haline geldiğini vurguladı.
“Gerçekten etkilendim”
Borzetti, bir yardım görevlisi olarak 6 Şubat depremleri sonrasındaki bu büyük yardım operasyonunda yer almanın nasıl olduğuna ilişkin şunları söyledi:
Muhtemelen işimdeki en önemli deneyimlerden biriydi çünkü yıkım çok büyük, şehirler büyük olduğu, sarsıntıların üzerinden çok kısa zaman geçmesi nedeniyle durum çok karmaşıktı ve insanlar allak bullak olmuştu. Aileler yakınlarını arıyordu. Hemen çalışmalara başladık ama tabii İtalya’da yaşanan depremleri de gördüm, başka depremler de gördük, Haiti’de mesela. Ben Sri Lanka’daki tsunami felaketi sonrasında da oradaydım ama burada yıkımın büyüklüğünden gerçekten etkilendim. Meslektaşlarımızla karşılaştırmalar yaparken bu hepimizin vurguladığı bir şeydi.
“Türk halkıyla güzel bir ilişkimiz vardı”
Deprem bölgesindeki insanlarla ilişkilerine değinen Borzetti, şu ifadeleri kullandı:
Türk halkıyla çok güzel bir ilişkimiz oldu. Aynı şekilde Antakya halkıyla ve hatta sonradan sahra hastanemizi getiren gemimizin yanaştığı İskenderun insanıyla, İncirlik’te de havaalanında dönerken bile… Onlar yaşadıkları acıya ve korkuya rağmen size bir fincan çay, sıcak et sulu çorba ikramına ya da iki çift laf etmeye hep hazırdı. Tercümanlık yapabilen çok sayıda genç ekibimize gönüllü biçimde katkıda bulundular, iletişim kurmakta güçlük çektiğimiz yerel halkla anlaşmamızı sağladılar. Bu gençler, günlerce bizimle kalıp tercümanlık yaptı.
Enkaz kaldırmanın çok zor, detaylı ve sabır gerektiren bir çalışma olduğuna dikkati çeken Borzetti, şunları kaydetti:
2 kişiyi enkaz altından sağ çıkardık. Maalesef bazı cansız bedenleri de çıkarmak durumunda kaldık ama 2 kişiyi kurtardık. Bu tabii yaptığımız işe daha fazla anlam katıyor. Bu durumlar, size bunca emeğin, uyumadan geçen saatlerin, bu kadar çalışmanın ve kısa sürede dünyanın diğer tarafına gitmenin karşılığını veriyor. O elinden tutma, o gülümseme, yaptığınız işin karşılığını tamamen veriyor.
Montanari: Türk hükümeti bizi çok dostane şekilde karşıladı
Montanari,
15 Şubat’ta tüm sağlık personeliyle Guardia di Finanza’nın (Mali Polis) 2 ATR uçağıyla yola çıktık ve havaalanına vardık. Türk hükümeti, bizi çok dostane şekilde karşıladı, pasaport ve diğer her şeyle girişi kolaylaştırdı. Akşam saatlerinde 2 otobüsle Antakya’nın Defne ilçesine vardık.
diye konuştu.
Hastaneleri için futbol sahası tahsis edildiğini, bunun da işlerini kolaylaştırdığını vurgulayan Montanari,
17’sinde sabah erkenden kurma operasyonuna başladık. Tesis, ameliyat yapabilme imkanı da sunan eksiksiz bir hastanedir. İçerisinde uzman sağlık personeli, cerrahlar, hemşireler ve anestezistler görev yapıyor. Yaklaşık 60 kişiydik, lojistik personeli olarak biz de vardık. İlk aşamada depremde yaralananların, daha sonra ise hayatta kalan ve sürekli bakıma ihtiyaç duyanların tedavilerini yaptık.
diye konuştu.
Montanari, sahra hastanelerine günde 200 kişinin başvurup tedavi gördüğü bilgisini vererek, şöyle devam etti:
Bunlar solunum yolu hastalıklarından muzdarip bir dizi yaşlı insandı. Özellikle çocuklar hastalanıyordu çünkü artık evleri olmadığı için dışarıdaki düşük dereceli havanın da etkisiyle hastalananlar vardı. Ama çok güzel doğumlarımız da oldu, 30’un üstünde doğum yapıldı. Aralıksız çalışan bir ebemiz vardı. Bir tane daha getirttik. Ayrıca sezaryenler için bir ameliyathaneye daha ihtiyaç duyuluyordu. Hastanede bulaşıcı hastalıklar için ayrılmış bir çadırımız vardı, bunu değiştirerek jinekolojiye ayırdık çünkü bebek bekleyen ya da yenidoğanların durumunu izlememiz gereken çok sayıda vaka vardı.
“Türk halkı bize karşı çok şefkatliydi”
Türk yetkililerin kendilerini ziyaret ettiğini anlatan Montanari,
Halk, bizi her zaman çok iyi karşıladı. Zaten kampta da bize ellerinde ne varsa getirdiler. Örneğin meyve suları, kahve ikram ettiler, bize karşı çok şefkatliydiler. Ayrılmadan önce hastaneyi Türk hükümetine bağışlayabilmek için Türk hemşirelerle çalıştık, sonrasında hastane onlara bağışlandı.
diye konuştu.
Montanari, dil sıkıntısını ise zaman zaman akıllı tabletlerdeki çeviri uygulamalarıyla aştıklarını ve bir şekilde yerel halkla anlaşmanın yolunu bulduklarını belirterek, “İletişim, her daim biraz sorunlu oldu ama onlar bizi hep kolları açık şekilde karşıladı, hatta biz ayrılırken, arkamızdan gözyaşı döken birkaç kişi de gördüm.” dedi.
Türkiye’deki tecrübesi sırasında deprem bölgesinde alınan güvenlik önlemlerine de işaret eden Montanari,
Güvenlik açısından işimizi son derece güvenli ortamda yaptığımızı söylemeliyim. Türk meslektaşlarımızla, yerel yetkililerle hemen mükemmel bir diyalog kurduk. Ayrıca şehirde bize benzin konusunda yardımcı olanlar da vardı.
diye konuştu.